21 Ekim 2013 Pazartesi

SON DÖNEM ÖNEMLİ ÖZELGELER

Vergi uygulamalarındaki en önemli sorun “tereddütlerdir”. Bu tereddütlerin giderilmesi için başvurulan en önemli yol Özelgelerdir (Mukteza). Özelgelerin önemi, yazılan içeriğe uygun yapılan işlemlerden dolayı, yasaya aykırı dahi olsa, hiçbir cezai yükümlülük taşınmamasıdır. Ancak Özelgeler kişi veya şahsa özeldir ve verilen mükellefi bağlar, herhangi bir özelge yol gösterici olsa da başkası adına verilmiş bir özelgeye dayalı olarak yapılan bir işlem diğer bir mükellefi koruyucu özelliğe sahip değildir.
Vergi Usul Yasasının;
Madde No 413
Kapsam 
(6009 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle değişen madde Yürürlük; 01.08.2010)Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile izahat isteyebilir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilir.
Sirküler ve özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde, Gelir İdaresi Başkanı veya tevkil edeceği bir başkan yardımcısının başkanlığında en az üç daire başkanından müteşekkil bir komisyon marifetiyle oluşturulur.
Söz konusu komisyonda oluşturulmuş sirküler veya özelgeler ile konu, kapsam ve ilgili olduğu mevzuat bakımından tamamen aynı mahiyeti taşıyan bir hususta izahat talebinde bulunulması halinde, komisyon tarafından oluşturulan sirküler veya özelgelere uygun olmak şartıyla Gelir İdaresi Başkanlığı taşra teşkilatı tarafından da özelgeler verilebilir.
Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.(**)

(*) (6009 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli)Mükelleflerin İzahat Talebinde Bulunabilecekleri
(**) (6009 sayılı Kanunla değişmeden önceki şekli) Mükellefler, Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler.
Yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı (4962 sayılı Kanunun 17/A-b maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 07.08.2003)yazı ile veya sirkülerle(1) cevaplamak mecburiyetindedirler.
Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.
(1)(4962 sayılı Kanunla değişmeden önceki ibare) en kısa bir zamanda

Açıklamaları yer almaktadır. Eni Sistematikte artık merkezi bir yapı oluşturulmuş ve farklı özelgeler verilmesinin de önüne geçilmiş bulunmaktadır. Mali İdarenin yine maddede yer alan “Sirküler” yöntemiyle meydana gelen uyumsuzluk ve tereddütlere yön verdiği ve açıklık getirdiği de bilinmektedir.
Yazımızın konusunu çokça sorulan sorulara Özelgeler yoluyla verilmiş cevaplar ve artık kesinlik kazanmış uygulamalar hakkındaki özelgeler oluşturmaktadır.
"Aciz Vesikası" ve "Semeresizlik Belgesi’ne" bağlanan alacaklarının değersiz alacak addedilip edilemeyeceği ve şüpheli halde olan alacakların ortaklara temliki .
01.03.2012 tarih ve 68 sayılı özelge:
Değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir.
Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.
Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda ise kanunda yeterli açıklık bulunmamaktadır. Vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.
  • Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanun’un 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı
  • Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı
  • Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler
  • Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması
  • Borçlunun dolandırıcılıktan mahkûm olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak
  • Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı
  • Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.:
  • Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.

Bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için ya alacak dava veya icra safhasında bulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklardan oluşmalıdır.
Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için dilekçe verilmiş olması alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermekle beraber bu başvuruların takibi gerekmektedir.
Aciz vesikası, alacağını tamamen alamamış olan alacaklıya, ödenmeyen alacak miktarı için verilen bir belgedir. Bu belgenin verilmesi ile alacaklının alacağı son bulmaz, hatta alacaklının durumu kısmen kuvvetlendirilmiş olur. Örneğin alacağın zamanaşımı süresi belgenin düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığını iddia edemez. Başka bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanunu’nun 68. maddesi anlamında borç ikrarını içeren bir belge olup, alacağın değersiz olduğuna ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır. Bu açıklamalara göre, şüpheli alacak karşılığı ayrılan ancak takip sonucu aciz vesikası alınan alacaklar için değersiz alacak ayrılması mümkün değildir.
Semeresizlik belgesi borçlunun bilinen tüm adreslerinde yapılan icra işlemlerinin sonuçsuz kalması ve borçlunun haciz yapılacak başkaca adresinin tespit edilememiş olması, ilgili yerlere yapılan haciz müzekkerelerinden herhangi bir sonuç alınamaması ve tahsilat yapılamadığını gösteren alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce alacaklıya verilen bir belgedir.
Söz konusu belge ile borçlunun borcu ortadan kalkmamakta olup, borçlunun tespit edilebilecek bir adresi bulunması halinde icra işlemine devam edilebilecektir. Bu nedenle semeresizlik belgesinin de alacaklı açısından değersiz alacağın ispatı açısından kanaat verici vesika olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Kanun veya sözleşme ile veya işin mahiyeti gereği yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacağın üçüncü bir şahsa temlik edilebilmektedir. Ancak yazılı şekilde olmadıkça alacağın temliki muteber olmamaktadır.
Temlik edilen alacağın, alacak talep hakkı temlik edilen şahıslara geçeceğinden, Kanun’un amir hükümlerine uygun şekilde temlik edilen alacak, temlik eden açısından ortadan kalkacaktır.
Takibi devam eden ve şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacakların özel hukuk hükümleri uyarınca yapılan sözleşmeye istinaden ortaklara temlik edilmesi durumunda bu tutarlar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağından, bunların temliknamenin düzenlendiği dönemde kâr / zarar hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
05.03.2012 tarih ve 72 sayılı özelge:
Vergi Usul Kanunu’nun 262.[1] maddesinde ifade edilen maliyet kavramı gereği, işletmenin aktifine dahil olup henüz itfa edilmemiş fabrika binasının yıkılması durumunda, yıkım masrafları ile birlikte binanın itfa edilmemiş bedelinin diğer bir ifadeyle bakiye net defter değerinin de yeni yapılan binanın maliyetine dahil edilmesi gerekmektedir.
26.08.2011 tarih ve 102 sayılı özelge:
Faturaların sıra numarası dahilinde teselsül etmemesi durumu belge nizamına uygun bulunmamakla birlikte; olayın gerçek mahiyetinin ispatı açısından, Vergilendirme Müdürlüğünce tanzim edilecek tutanak ile atlanan faturaların seri ve sıra numaralarının tespit edilmesi durumunda bahsi geçen faturaların kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Vergi Usul Kanunu’nun "Fatura nizamı" başlıklı 231/1. maddesinde belirtilen usul ve şartlara uyulmaması durumunda, aynı Kanun’un352/II-7. maddesi uyarınca II. derece usulsüzlük cezası kesilir.
21.10.2011 tarihli özelge:
Vergi uygulamaları bakımından faturada imzanın bulunması zorunludur. Faturanın şekil ve nizamına ilişkin esaslara uyulmak koşuluyla, imzaya yetkili olanın imzasının notere tasdik ettirilip anlaşmalı matbaada fatura üzerine bastırılmak suretiyle faturanın hazır imzalı olarak kullanılabilmesi mümkündür.
İmzası faturalar üzerine anlaşmalı matbaada bastırılan yetkilinin görevinden ayrılması halinde, bu yetkilinin imzasının matbu olduğu faturalar artık kullanılamaz.
17.05.2011 tarihli özelge:
Faturaların sıra numarası dahilinde teselsül etmemesi durumu, belge nizamına uygun bulunmamaktadır. Bununla birlikte, olayın gerçek mahiyetinin ispatı açısından, Vergilendirme Müdürlüğünce tanzim edilecek tutanakla, atlanan faturaların seri ve sıra numaralarının tespit edilmesi durumunda, atlanan faturaların kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, Vergi Usul Kanunu’nun fatura nizamı başlıklı 231.[2] maddesinde belirtilen usul ve şartlara uyulmamış olduğundan, yukarıda bahsedilen fiil için II. derece usulsüzlük cezasının kesilmesi gerekir.
17.05.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.17.02-VUK-10-28-67 sayılı özelge:
Lazer yazıcı ile aynı anda veya arka arkaya alınacak dökümlerde her faturanın aslı ile örneğinin aynı bilgileri içermesi, düzenlenen belge aslı ile örnek sayısının belge üzerinde belirtilmesi, faturanın seri ve sıra numarası takip etmesi ve bu özellikleri taşıyacak belgenin anlaşmalı matbaalarda bastırılması şartlarıyla lazer yazıcılar kullanılarak fatura düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, istenirse faturanın aslı ve örnekleri farklı renkler içerecek şekilde olabilecektir.
04.04.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-230 sayılı özelge:
Mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasına intikal ettiğini gösterir. Ancak şekli bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yurt dışından olan alacaklarınız için iş yaptığınız firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
28.02.2012 tarih ve 99 sayılı özelge:
Satın alınan ve eğitim faaliyetlerinde kullanılmak üzere vakıf üniversitesine bağışlanacak olan binek otomobilin maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değerinin tamamının, fatura düzenlenmesi ve düzenlenecek faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili üniversite tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin şerh konularak yetkili kimselere imzalattırılması suretiyle, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilerek kurumlar vergisi matrahından indirilmesi mümkündür.
Bağışın yapıldığı dönemde faaliyetin zararla sonuçlanmış olması veya kurum kazancınızın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen bağış tutarının daha sonraki yıllarda indirim konusu yapılması veya zarar olarak devretmesi ise mümkün değildir.
20.12.2011 tarih ve 2238 sayılı özelge:
Gemi ve yatların işletilmesinden ve devrinden elde edilen kazançların istisnadan yararlanabilmesi için, gemi ve yatların Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olması zorunlu olup devir halinde istisnadan yararlanılabilmesi için, devir sonrasında da anılan sicile kaydın devam etme zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu çerçevede, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin,
  • Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıt ettirdikleri gemilerin ve yatların işletilmesinden elde ettikleri kazançlar ile
  • Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıt ettirdikleri gemilerin ve yatların işletilip işletilmediğine bakılmaksızın aynı sicile bir başkası adına tescil edilmek üzere devrinden elde ettikleri kazançlar, gelir ve kurumlar vergisinden istisna olacaktır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, işletmeye ait geminin hurdaya ayrılarak satılması karşılığında elde edilen kazancın kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
07.09.2011 tarihli özelge:
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasında kimlerin tevkifat yapacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde ise Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben, birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri üzerinden tevkifat yapılacağı hükme bağlanmıştır. Tevkifat oranı 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile %3 olarak belirlenmiştir.
Bir işin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesi kapsamına giren inşaat ve onarma işlerinden olması için, yapılan işin inşaat ve onarma işi olması, birden fazla takvim yılına sirayet etmesi ve taahhüde bağlı olarak yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla anılan madde kapsamına girmeyen işler dolayısıyla yapılan ödemelerden tevkifat yapılmayacaktır.
Geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan ve birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işinde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilmektedir.
2007 takvim yılında başlayıp birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat işinin 10.11.2009 tarihinde feshedilmesi halinde, sözleşmenin feshedildiği tarih işin bitim tarihi olarak kabul edilmesi ve bu tarihten sonra işveren tarafından söz konusu iş nedeniyle yapılacak ödemeler üzerinden tevkifat yapılmaması gerekmektedir.
17.01.2012 tarih ve 48 sayılı özelge:
Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan araçlara ilişkin giderlerin, bu araçların işte kullanıldıklarının Vergi Usul Kanunu’nun 3.maddesinin (b) bendi gereği ispatı halinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin (5) numaralı bendine; işletmeye kayıtlı araçlara ilişkin olarak ayrılan amortismanların da bu Kanun’un 40. maddesinin (7) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
Şirket personelinin işyerine geliş gidişlerini kolaylaştırmak maksadıyla toplu taşıma dışında tahsis edilen araçlar ile yönetim kurulu üyelerine bu sıfatları dolayısıyla tahsis edilen araçların, işle ilgili olarak kullanılmadıkları (işe geliş-işten dönüş, hafta sonu tatili, bayram tatili vb.)dönemlere ilişkin giderlerden şirket tarafından karşılanan kısmının net ücret olarak değerlendirilmesi ve bu ödemelerin tevkifata tabi tutuldukları brüt tutarlarının Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
Yönetim kurulu üyelerine bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatlerin yanı sıra bu görevleri dolayısıyla tahsis edilen araçlar nedeniyle ücret kabul edilen ödemelerin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde yer alan "Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı" hükümlerine göre ayrıca değerlendirilmesi gerekir.



[1] MALİYET BEDELİ: Madde 262 – Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri  bilumum giderlerin toplamını ifade eder.
[2] FATURA NİZAMI: Madde 231 - (2365 sayılı Kanunun 35'inci maddesiyle değişen madde) Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:
1.       Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturaları şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.
2.       Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.
3.       Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.
4.       Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.
5.       (3239 sayılı Kanunun 20'nci maddesiyle değişen bent) Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî (5035 Sayılı Kanunun 48/1-b maddesiyle değişen ibare. Geçerlilik:01.01.2004; Yürürlük:02.01.2004) yedi gün(*) içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
6.       (3239 sayılı Kanunun 20'nci maddesiyle eklenen bent) Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder