İbraname;
Ø En geniş
anlamıyla “Aklama” anlamına gelir. İşçi ve İşveren arasındaki sözleşmenin ne
şekilde olursa olsun sona ermesini takiben kazanılmış tüm karşılıklı hakların
yerine getirildiğini gösteren belgedir. Genel olarak da sözleşmenin feshinden
sonra düzenlenir. Her iki taraf için de önemli bir ispat belgesi olarak iş
hayatında yer alır.
Ø Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 28.06.2010 tarihli 2008/33370 Esas
2010/20672 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi “.. ibraname, bir
borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni
olarak kabul edilmelidir. Bu noktada ibra sözleşmesinin ödeme yönünde bir
anlaşma olmadığı, borcun sona erme şekillerinden biri olduğu belirtilmelidir.”
olarak tanımlanmaktadır.
Uzun bir süre İsviçre Medeni
Kanunu'nun 115. maddesinde düzenlenmiş olmasına karşın, 818 sayılı Borçlar
Kanunu (mülga) ile 4857 sayılı İş Kanunu'nda herhangi bir düzenleme
bulunmadığından mahkemeler tarafından Yargıtay içtihatları doğrultusunda karar
verildi.
Esasen yaşanan birçok hukuksuzluk
nedeniyle açılan sayısız dava bu sorunların çözümü ile ilgili olarak
mahkemeleri çok meşgul etti. Şeklen ve süre anlamında herhangi bir tanımı
olmayan ibraname için de hatalar ve anlaşmazlıklar doğması kaçınılmazdı. Yine bunların yanında kazanılmış hakların
yerine getirilmeden ibranamenin tanzim ve imzasını da beklememek gerekir.
Yasalarda
bulunan bu eksiklik 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi ile giderildi. Aslında Yargıtay içtihatları
doğrultusunda yıllardır yasa haline gelen uygulama hususları yazıya döküldü ve
kanun maddesi haline getirildi.
Yasanın ilgili maddesi şöyledir;
“V. Ceza koşulu ve ibra
Hizmet sözleşmelerine sadece işçi
aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına
ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin
sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra
konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak
tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu
unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini
ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme
belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde
dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri,
destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri
dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.”
Yani şu hususlara özellikle
dikkat edilecek,
1. İbraname
yazılı olmalıdır
2. Hizmet
Sözleşmesi'nin sona erme tarihiyle ibraname tarihi arasında en az 1 aylık süre
bulunmalıdır
3. İbranamede,
ibra konusu alacakların türü (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı,
fazla mesai ücreti, yıllık izin ücret alacağı vb) tek tek ve bedelleriyle
birlikte yazılmalıdır
4. Ödeme
konusu haklar eksiksiz olmalıdır
5. Ödemeler
banka kanalıyla yapılmalıdır
Diğer yandan, yukarıda belirtilen
1 aylık bekleme süresi ibranamenin düzenleme tarihi ile ilgili olup, ödemeyi
(ifayı) durdurmaz. Dolayısıyla işveren işçiye ödeme yapmak için 1 aylık süreyi
beklemek zorunda değildir.
İbraname
sadece işçinin hak kazandığı alacakları hakkında düzenlenmelidir.
Öte taraftan İbra sözleşmesi varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan
borçları ihtiva etmemesi gerekmektedir. Uygulamamızda sıkça karşılaştığımız ve
Yargıtay incelemesinden geçerek onanan birçok Yerel Mahkeme kararları ile
tartışmalı borçlara ilişkin ibranamelerin söz konusu alacaklar yönünden
geçersizliğine hükmedilmiştir. Bu durum işveren tarafından işçiye imzalatılan
ibranamede yer alan bir takım borç kalemlerine, örneğin fazla mesai alacağı
gibi, ilişkin olarak yaptığı savunmada işçiye fazla mesai yaptırılmadığı iddia
edilmesi halinde gerçekleşmektedir.
Yerel Mahkemeler böyle bir durumda ibranamenin doğmamış bir borca
ilişkin olarak verilemeyeceği gerekçesiyle ibranamenin geçersizliğine
hükmetmektedirler.
Yazımızın başlangıcında Yukarıda alıntısı yapılan Yargıtay kararına göre Türk Hukukunda işçi
işveren ilişkisi bağlamında Hizmet sözleşmeleri açısından ibraname Yargıtay
kararları ışığında özel olarak düzenlenmiş olmaktadır.
Bu
bakımdan 6098 Sayılı Borçlar Kanunun Hizmet Sözleşmelerinde ceza koşulu ve
ibrayı düzenleyen 420. Maddesinin gerekçesinde ise “ibra sözleşmesi işçinin
haklarını yeterince korumuyor veya aşırı ölçüde sınırlıyorsa ve bu durumlar açıkça
belli ise işçi, böyle bir ibra sözleşmesinin, hizmet ilişkisin sona erdiği tarihten başlayarak iki yıl içinde
iptalini isteyebilecektir” denilmek suretiyle böyle bir vakıanın varlığında
işçiye iki yıllık bir süre içinde bu iddiasını dava etme imkanı düzenlenmiştir.
Bu yeni madde üzerinden de hukuki
sonuçlar oluşmuş ve yayınlanmış Yargıtay kararları da olduğunu hatırlatmakta
yarar görüyoruz.
Esasen bu düzenleme çok net olmasına rağmen Borçlar yasasında
başka bir düzenleme de mevcut, işin ilginç yada sıkıntılı durumu da kanımızca
burada. Yasanın “Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı - BİRİNCİ
AYIRIM - Sona Erme Hâlleri” bölümünde Md.132;
B. İbra
MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı
tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra
sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.
Demektedir. Burada Sözleşme serbestisi
kuralına dayalı olarak ibra da serbest şekilde yapılabilir denmektedir. Esasen
ibranamenin bu maddeye atıf edilerek hazırlandığını ifade etmek 420 maddeye
bağlılığı kaldırabilir görünüyor. Bu maddeye dayalı herhangi bir yargı kararı yok.
Yargı yoluyla veya bir düzenlemeyle bu çelişkinin açıklığa kavuşmasını beklemek
zorundayız. Bu sürece kadar kanımızca, yargı kararlarının oluşumu nedeniyle de, 420.
Madde amir hüküm olarak yer almaya devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder