KANUNEN
KABUL EDİLMEYEN GİDERLER VE TEKDÜZEN HESAP
PLANI
GİRİŞ
Muhasebe sohbetleri ve forumlarda ya da
internet üzerinden sorularda KKEG kavramının hep yanlış anlaşıldığı, yanlış
bilindiği yada yanlış şekilde uygulandığına sıkça şahit oluyoruz. Bu yazının
konusu bu konudaki doğruların ve doğru uygulama tekniğinin TDHP kapsamında
açıklamasını sağlamaktır.
Maliye bakanlığı 26.12.1992 tarih ve
21447 sayılı Resmi Gazetede yayınladığı 1. sayılı muhasebe uygulamaları genel
tebliği ile “Tekdüzen Hesap Planı” (TDHP) uygulamasına 01 Ocak 1994 tarihinden
itibaren başlamış ve muhasebe alanında yeni bir dönem başlamıştır.
Tek düzen hesap planının vergi kaygısı
yoktur. Tekdüzen hesap planının amacı işletmenin nihai “Kar-Zarar” ını
hesaplamaktır. Bu Kar-Zararın mali değil Ticari
Kar-Zarar olduğunu söylemeye gerek yoktur.
Tek düzen hesap planının kullanımı ile
ilgili olarak yayınlanan tebliğler sadece ana hesap bazındaki uygulamalara yön
vermiştir. Herkesin ihtiyaç duyacağı bilgilere kolayca ulaşabilecekleri (başta temel
kavramlara bağlı kalmak şartıyla) şekilde alt kırılımların serbestçe
belirlenebileceği ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda
işletmeler kanunen kabul edilmeyen giderleri hangi hesaplarda takip
edeceklerini kendileri serbestçe belirleyebilirler. Ancak uygulamada ne yazık
ki birçok hatalı uygulamaya rastlanmaktadır. Örneğin, kanunen kabul edilmeyen
giderlerin ortaklar cari hesabı kullanılarak kapatılması. Tabiki yanlış. Gider
şirketle ilgili değil ortak adına yapılmış bir ödemeyse tabiki bu kayıt
yapılabilir ancak giderin tamamı için. Öncelikle dikkat edilmesi gereken şey
burada giderin neden ve nasıl yapıldığının ya da meydana çıktığının tespitinin
doğru yapılmasıdır.
Yine örnek vermek gerekirse hemen
hemen her işletmede olabilecek olan haberleşme giderlerindeki özel iletişim
vergisi, binek otoların motorlu taşıtlar vergisi gibi giderlerin işletmenin
ticari karına direk olarak etki etmesi gerekirken ortaklar cari hesabı ile
kapatmak hatalı olacaktır. Veya 689 hesap altında açılacak bir KKEG hesabında
biriktirmek de. Bu gibi başka örnekler de mümkün.
Yine uygulamada karşılaşılan
hatalardan biri de bu giderlerin Nazım Hesaplara yazılmasıdır. Kesin olan şudur
ki nazım hesaplar kendi aralarında kullanılır ve tek düzen hesap planının
100-799 numaralı hesaplarının kullanıldığı yevmiye kayıtlarında karşı kayıt
olarak kullanılmaz. 100-799 arası hesaplar kendi arasında kapatılır, Nazım
hesaplar ise “Anı Kayıtları” için
kullanılabilir. Dönem sonlarında ise ters kayıtla kapatılır.
Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler
(KKEG) kavramının yanlış ya da eksik anlaşılan bir yanı da giderin işletme için
gider olamayacağı anlayışıdır. Ancak TDHP tamamen “Finansal Muhasebe” tekniğine dayalı bir sistemdir. Bu nedenle de
Firma adına yapılan her tür giderin doğru tasnifini ön planda tutar. Mali
idarenin bu sisteme bir müdahalesi de olmamıştır. Tek talebi “Vergi Matrahının Doğru Hesaplanmasıdır”.
İşte KKEG’ler sadece vergi matrahına dahil edilmemesi gereken giderler olarak
algılanmalı Ticari Karın hesaplanmasında doğru yerinde bulunmalıdır. Ticari
Kardan Mali Kar’a gidiş ise KKEG kayıtlarının doğru teknikle kullanılmasıyla
kolayca sağlanır. Bu “Anı Kaydı” tekniğidir.
Bu nedenle önce Giderler konusunu da
ele almak yararlı olacaktır.
VERGİ YASALARI ÇERÇEVESİNDE GİDERLER
Ticari kazancın safi tutarının
tespitinde gider olarak indirilemeyecek olan ödemeler ile giderler GVK 41.
maddesinde düzenlenmiştir. Bu bentlerde yer alan düzenlemeler, işletmenin
ticari varlığı ile işletme sahip ya da yakınlarının kişisel varlıklarının
birbirinden ayrılması, ticari işletmeye ilişkin giderlerle, işletme sahip ya da
yakınlarının özel tasarruflarının giderlerinin birbirinden ayrılması amacını
taşımaktadır.
1.
Teşebbüs sahibi ile eşinin ve
çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler
(Aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin
çektiklerine ilave olunur.),
2.
Teşebbüs sahibinin kendisine,
eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler,
komisyonlar ve tazminatlar,
3.
Teşebbüs sahibinin işletmeye
koyduğu sermaye için yürütülecek faizler,
4.
Teşebbüs sahibinin, eşinin ve
küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları
üzerinden yürütülecek faizler,
5.
Her türlü para cezaları ve vergi
cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Aktiflerde ceza
şartı olarak derpiş edilen tazminatlar cezai mahiyette tazminat sayılmaz.),
6.
Her türlü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 0'ı (
Yüzde Sıfır ) Söz konusu giderlerin yarısı indirim konusu yapılırken Bakanlar
Kurulu Kararı ile yapılan düzenleme ile oran (0) sıfır olarak belirlendiğinden
bu harcamaların tamamı gider olarak indirilebilecektir.
7.
Kiralama yoluyla edinilen veya
işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz,
uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile
ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları,
8.
Basın yoluyla işlenen fiillerden
veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan
dolayı ödenen tazminat giderleri.
Gelir
Vergisi Kanunu'nun "Matrahtan ve Gelir Unsurlarından İndirilemeyecek
Giderler", başlıklı 90. maddesi hükmüne göre ise; Gelir vergisi ile diğer
şahsi vergiler ve her ne şekilde olursa olsun vergi cezaları ve para cezaları,
6183 Sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun” hükümlerine göre
ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler gelir vergisi matrahından ve gelir
unsurlarından indirilemez.
Özel
İletişim Vergileri 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 39. maddesinde
düzenlenen ve 5228 Sayılı Kanunun 38. maddesiyle kimi değişikliklere uğrayan
"Özel İletişim Vergisi", aynı maddenin son fıkrası hükmünde yer alan
"Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez, gelir ve kurumlar
vergisi uygulamasında gider kaydedilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez"
hükmü çerçevesinde gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul
edilmeyecektir.
Dolayısıyla
dönem içinde kanuni defterlere ticari kazancın tespiti açısından gider yazılan
özel iletişim vergilerinin gelir vergisi beyannamesinde kanunen kabul edilmeyen
gider olarak matraha eklenmesi gerekecektir. Nitekim Maliye Bakanlığı'nca
14.10.2005 tarihinde yayınlanan 19 numaralı Kurumlar Vergisi Sirkülerinin 4.
bölümünde de aynı hususa yer verilmiş bulunmaktadır.
Diğer Kanunlarda Yer Alan Hükümler;
1.
Mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları
Katma Değer Vergisi ile indirilecek Katma Değer Vergisi'ni gelir ve kurumlar
vergisi matrahının tespitinde gider olarak indiremeyecekleri, Katma Değer
Vergisi Kanunu'nun 58. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
2.
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 14.maddesinde, ticari maksatla
kullanılan uçak ve helikopter ile taşıt kiralama faaliyeti ile uğraşan
işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar hariç olmak üzere, bu kanunun
I, III ve IV sayılı tarifelerinde yer alan taşıtlardan alınan ( örneğin;
otomobil, motosiklet, uçak, helikopter vb. ) motorlu taşıtlar vergisi ve
cezalar ile gecikme zamları, gelir ve kurumlar vergileri matrahının tespitinde
gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
( II sayılı
tarifede yer alan minibüs, panelvan, otobüs, kamyon, kamyonet vb. ait motorlu
taşıtlar vergileri ise gider olarak kabul edilir. )
3.
Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 88. maddesinin sekizinci fıkrasına
göre " Kuruma fiilen ödenmeyen prim
tutarları, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz.
" Bu nedenle S.G.K. primlerinin gider yazılabilmesi için bu primlerin
tahakkuku yeterli olmayıp mutlak suretle fiilen ödenmiş olması gerekmektedir.
Ancak, Aralık ayına ait primlerin kanuni süresi olan izleyen yılın ocak ayı
içinde ödenmesi durumunda gelir ve kurumlar vergisi uygulaması açısından gider
olarak kabul edilecektir. (KKEG kaydı
konulmaz ödenecek primler hesabında bekletilirken gider hesaplarından geçici
olarak bekletilecek bir hesaba aktarılır.)
4.
Kıdem tazminatları için ayrılan karşılıklar gider
yazılamayacaktır. Kıdem tazminatı için karşılık ayrılması durumunda da bu tutar
dönem matrahına ilave edilecek, sadece dönem içinde fiilen ödenen kıdem
tazminatları gider yazılabilecektir.
Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Niteliğinde Olan Diğer Giderler;
Gelir Vergisi Kanunu'nun 41. maddesinde sayılmamasına karşın, aşağıda sayılan
bazı giderlerin ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilmesi mümkün
değildir.
1.
Çalınma, kaybolma ve dolandırıcılık nedenleriyle doğan zararlar,
2.
Vadeli çekler için hesaplanan reeskontlar ile mevcut borç
senetlerini reeskonta tabi tutmayıp, buna karşın alacak senetlerinin reeskonta
tabi tutan kurumların hesapladıkları reeskontlar,
3.
İşletmede çalışan personelin ölümü durumunda ailesi ve çocuklarına
kanuni zorunluluk olmaksızın verilen yardımlar,
4.
Vefat ilanları karşılığında verilen meblağlar ve çelenk
masrafları,
5.
Uğraş konuları ile ilgili dernek veya birliklere ödenen masrafa
katılma payları,
6.
Bir başka kişi veya kurum adına düzenlenmiş belgelere istinaden
yapılan giderler,
7.
Yasal olarak azami had belirlenmiş giderlerde belirlenen hadleri
aşan kısım (azami oranının üzerindeki herhangi bir oranda ayrılan
amortismanlar, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/8. maddesinde hüküm altına alınan
haddin üstünde ödenen sendika aidatları vb.),
8.
Kanunen yasaklanmış faaliyetlerin yapılmasından kaynaklanan
giderler (Rüşvet, yasa dışı örgütlere yapılan bağış ve yardımlar vb.),
9.
Maliyet olarak dikkate alınması gereken harcamaların doğrudan
gider yazılması,
10.
Dönemsellik ilkesi gereği cari yıl haricindeki geçmiş veya gelecek
yıllara ait giderler,
11.
Siyasi partilere ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 14/6. maddesi
kapsamına girmeyen diğer gerçek ve tüzel kişilere yapılan bağışlar,
12.
Kanunlarda düzenlenen özel haller hariç olmak üzere belgelendirilemeyen
giderler,
13.
Nedeni bulunamayan sayım ve tesellüm noksanları,
14.
Vergi Usul Kanunu'nda düzenlenmemiş bulunan karşılıklar.
Kabul Edilmeyen İndirimler
Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci
maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında indirilmesine izin verilmeyen
giderler topluca sıralanmıştır.
a) Öz sermaye
üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler
b) Örtülü
sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler
c) Transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar
KVK Md.
11/1-c’de kurumların transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak
dağıttıkları kazançlar da kabul edilmeyen indirimler arasında sayılmıştır. Söz
konusu hüküm ile vergiye tabi kazancın kurum bünyesinde vergilendirilmeksizin
dağıtımının önüne geçilmekte ve bir kurumun transfer fiyatlandırması yoluyla
örtülü kazanç dağıtması durumunda, dağıtılan kazancın KKEG olarak dikkate
alınması gerektiği hüküm altına alınmaktadır.
Uygulamada
transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, her zaman bir
gider unsuruna ilişkin olmayabilmektedir. Bazı durumlarda transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı, bir gelir unsuruyla da (kurumun
ilişkili kişiye emsallere uygunluk ilkesine aykırı bir fiyattan ürün satması
hali gibi) ilişkili olabilmektedir. Bu durumda da örtülü yoldan dağıtılan
kazanç miktarının KKEG olarak kurum kazancına ilavesi gerekmektedir. Bu yönüyle
bakıldığında KVK’nın Md. 11/1-c hükmü, gider kabul edilmeyen ödemeden daha
ziyade kurumlar vergisi mükellefleri açısından örtülü kazanç tutarının ne
şekilde işleme tabi tutulacağına ilişkin özel bir düzenleme mahiyetini taşı-
maktadır.
d) Her ne
şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler
Kabul edilmeyen indirimler arasında sayılan
yedek akçeler, gider niteliğinde değildir ve bunlar işletme bünyesinde elde
edilen kazancın, dağıtılmayıp işletmede alıkonulan kısımlarıdır. Her ne şekilde
ve isimle ayrılmış olursa olsun ayrılan yedek akçelerin kurum kazancının
tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Türk Ticaret Kanununa, kurumların kuruluş
kanunlarına, tüzüklerine, ana statülerine veya sözleşmelerine göre safi
kazançtan ayırdıkları tüm yedek akçeler ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununa
göre ayrılan genel karşılıkların indirimi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan,
5411 sayılı Kanuna göre ayrılan özel karşılıklar, kurum kazancının tespitinde
indirilecek gider olarak dikkate alınabilecektir.
e)
Hesaplanan kurumlar vergisi ile
her türlü para cezaları ile vergi cezaları ve gecikme zamları
Kurumlar
Vergisi Kanununa göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları,
vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizleri ile 213 sayılı
Vergi Usul Kanununa göre ödenen gecikme faizi ile pişmanlık zammının kurum
kazancından indirimi kabul edilmemektedir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tecil edilen vergilere ilişkin
tecil faizleri de bu kapsamda olup kurum kazancından gider olarak indirilmesi
mümkün değildir.
Öte yandan, sosyal güvenlik kurumlarına
ödenen gecikme cezaları ile gecikme zamları da bu kapsamda gider olarak
indirilemeyecektir.
f)
Menkul kıymetlerin itibari
değerlerinin altında ihracından doğan zararlar
Kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye
dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul kıymetlerin
itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu menkul kıymetlere
ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler kurum
kazancının tespitinde indirim olarak dikkate alınamaz.
g)
Bazı taşıtlara ilişkin giderler
ve amortismanlar
Kiralama
yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan bazı motorlu deniz taşıtları ile
uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile
ilgili olmayanların giderleri ile amortismanlarının indirimi mümkün değildir.
h)
Kurumun kendisinin, ortaklarının,
yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan tazminat giderleri
Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan
tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin
ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderleri indirim
olarak dikkate alınamaz.
i)
Basın yoluyla işlenen fiillerden
dolayı ödenen tazminatlar
Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo
ve televizyon yayınlarından doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen
tazminat giderlerinin gider olarak indirimi kabul edilmeyecektir.
j)
Bazı ürünlere ait ilan ve reklam
giderleri
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11
inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde, her türlü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 50'sinin
kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği belirtilmiş, Bakanlar
Kuruluna bu oranı % 100'e kadar artırma veya sıfıra kadar indirme hususunda
yetki verilmiştir.
90/1081 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de
söz konusu oran sıfır olarak tespit edildiğinden, Kurumlar Vergisi Kanununun
geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, alkol ve alkollü içkiler
ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin tamamı gider
olarak indirilebilmektedir.
Aynı hüküm
Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı
bendinde de yer almaktadır.
3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 5 inci maddesiyle 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, Gelir Vergisi
Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde
belirtilen ilan ve reklam giderlerinin, gelir ve kurumlar vergisi matrahının
tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hüküm,
Kanunun yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girecektir.
Bu nedenle, anılan hükmün yürürlüğe girdiği
19/5/2008 tarihinden itibaren yapılacak olan, her türlü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin
tamamının, ticari kazancın ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Tebliğin (10.3.1) bölümünde
sponsorluk harcamalarına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu
bölümde, spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin
ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller
yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem,
marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan
ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamaların reklam harcaması olarak
değerlendirileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, her türlü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerinin tanıtımına yönelik bu tür reklam
harcamalarının da kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider
olarak dikkate alınması gerekmektedir.
k)
Kurumların
yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen temettü ikramiyeleri
Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesi
uyarınca, idare meclisi başkan ve üyelerine ödenen kâr payları menkul sermaye
iradı sayılmıştır. Bu itibarla, söz konusu ödemelerin kurum kazancının
tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, kurum personeline ödenen temettü
ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesine göre ücret sayıldığından
bu ödemeler kurum kazancının tespitinde ücret gideri olarak dikkate alınmaya
devam edilecektir. Söz konusu temettü ikramiyelerinin bilanço günü itibarıyla
ödenecek toplam tutarı kesinleştiğinden, çalışanlara o yıla ilişkin kurumlar
vergisi beyannamesinin verilme süresinin sonuna kadar ödenecek temettü
ikramiyeleri, ilgili olduğu yılın kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınabilecektir. Aynı husus çalışanlara ödenen performans değerlemelerine bağlı
olarak verilecek prim ve ikramiyeler için de geçerlidir. Diğer taraftan, ücret
niteliğindeki bu ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde vergi
kesintisine tabi tutulması gerekeceği tabiidir.
l)
Kanunen
yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler. (3 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin
4. maddesiyle eklenen bölüm)
Kanunen yasaklanmış fiiller nedeniyle
katlanılan giderler ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile
ilgili giderler niteliğinde olmadığından, bu giderlerin gelir ve kurum
kazancından indirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, rüşvet verme fiili Türk
Ceza Kanununun 252 nci maddesinde suç olarak tanımlandığından, rüşvet ve rüşvet
ile ilgili her türlü gider, vergiye tabi ticari kazancın tespitinde gider
olarak dikkate alınmayacaktır.
Giriş bölümünde kısaca hakkında
açıklama yapmıştık. Şekli, Lafzı ve Amacı net şekilde belli. Durum böyleyse
esasen TDHP içinde adı KKEG olan bir hesap açmak mümkün değildir. Hala çoğu
uygulayıcının muhasebeyi vergi matrahının tespiti için kullandığını görmek
mümkün ve bunun için de 689 hesap
kullanılması bir hayli de yaygın, ancak yanlış bir uygulama. Benzer şekilde
giderler içinde “Çeşitli Gider” yada “KKEG” olarak açılmış hesaplar da var.
Bakınız
örneğin 689 hesap TDHP tebliğinde nasıl açıklanmış;
“689
- Diğer Olağan Dışı Gider ve Zaralar Hesabı: Diğer gider hesap kalemleri
dışında kalan duran varlık satışlarından ortaya çıkan zararlar gibi gider ve
zararların yer aldığı hesaptır.”
Yani bir gider hesabıdır. Bu
açıklamaya göre KKEG yazılamayacağı açıkça bellidir. Giderleri olması gereken
gider hesapları içine kaydetmek zorunludur. Sistematik böyledir çünkü amaç
vergi matrahını hesaplamak değil şirketin gerçek finansal portresini görmektir.
( Uygulama başlatılırsa UFRS açısından çok sıkıntı yaşanabilmesi de ayrı bir
sorundur)Benzer kayıtlar giderlerin tasnif edilme niteliğini ortadan kaldırır.
Ve yine 689 hesaba veya herhangi açılmış bir benzer gider hesabına armut+elma+muz+vs gibi birbiriyle
ilgisi olmayan birçok gideri topluca kaydetme hatası yapmış olursunuz. Kazayla benzer
hesap içinde bu kalem diğer alt hesaplar toplamının % 20'sini aşarsa ayrı ayrı
bölümler halinde tadat etmek zorunda kalırsınız. Bu nedenle de KKEG için
"Anı Kaydı" tekniği kullanılması gerektiği Literatürde yer
almaktadır.
Doğru olabilecek bir teknik “Paralel Hesap” tekniğidir.
Ancak her gider hesabının altına açılacak paralel hesap kullanılan Hesap
Planını gereksizce büyütür ve hatalara da sebep olabilir. TDHP ilkelerine
aykırı olmasa bile “Anı Kaydı” tekniği varken pek de tavsiye edilir olamaz.
Önemli iki başka engel ise “Açıklık”
ve “Özün Önceliği” kurallarına da
aykırılık teşkil edeceğidir.
Önemli bir başka ayrıntı da hep göz ardı edilen hatta unutulmuş Gelir Tablosu esaslarının da
okunmasıdır.
GELİR TABLOSU İLKELERİNE
BAKALIM
Gelir tablosu ilkelerinin amacı;
satışların, gelirlerin, satışlar maliyetinin, giderlerin, kâr ve zararlara ait
hesapların ve belli dönemlere ait işletme faaliyeti sonuçlarının
sınıflandırılmış ve gerçeğe uygun olarak gösterilmesini sağlamaktır.
Bütün satışlar, gelir ve kârlar ile
maliyet, gider ve zararlar brüt tutarları üzerinden gösterilirler ve hiç bir
satış, gelir ve kâr kalemi bir maliyet, gider ve zarar kalemi ile tamamen veya
kısmen karşılaştırılmak suretiyle gelir tablosu kapsamından çıkarılamaz.
Bu amaç doğrultusunda benimsenen gelir tablosu ilkeleri aşağıda
belirtilmiştir:
a) Gerçekleşmemiş satışlar, gelir ve
karlar; gerçekleşmiş gibi veya gerçekleşenler gerçek tutarından fazla veya az
gösterilmemelidir. Belli bir dönem veya dönemlerin gerçeğe uygun faaliyet
sonuçlarını göstermek için, dönem veya dönemlerin başında ve sonunda doğru
hesap kesimi işlemleri yapılmalıdır.
b) Belli bir dönemin satışları ve
gelirleri bunları elde etmek için yapılan satışların maliyeti ve giderleri ile
karşılaştırılmalıdır. Belli bir dönem veya dönemlerin başında ve sonunda
maliyet ve giderleri gerçeğe uygun olarak gösterebilmek için stoklarda, alacak
ve borçlarda doğru hesap kesimi işlemleri yapılmalıdır.
c) Maddi ve maddi olmayan duran varlıklar
ile özel tükenmeye tabi varlıklar için uygun amortisman ve tükenme payı
ayrılmalıdır.
d) Maliyetler; maddi duran varlıklar,
stoklar, onarım ve bakım ve diğer gider grupları arasında uygun bir şekilde
dağıtılmalıdır. Bunlardan direkt olanları doğrudan doğruya, birden fazla
faaliyeti ilgilendirenleri zaman ve kullanma faktörü dikkate alınarak tahakkuk
ettirilip, dağıtılmalıdır.
e) Arızi ve olağanüstü niteliğe sahip kâr
ve zararlar meydana geldikleri dönemde tahakkuk ettirilmeli, fakat normal
faaliyet sonuçlarından ayrı olarak gösterilmelidir.
f) Bütün kâr ve zararlardan, önceki
dönemlerin mali tablolarında düzeltme yapılmasını gerektirecek büyüklük ve
niteliktekiler dışında kalanlar, dönemin gelir tablosunda gösterilmelidir.
g) Karşılıklar, işletmenin kârını keyfi
bir şekilde azaltmak veya bir döneme ait kârı diğer döneme aktarmak amacıyla
kullanılmamalıdır.
h) Dönem sonuçlarının tespiti ile ilgili
olarak uygulana gelen değerleme esasları ve maliyet yöntemlerinde bir
değişiklik yapıldığı takdirde, bu değişikliğin etkileri açıkça belirtilmelidir.
Sonuç olarak;
Konuyu giderler açısından ele alırsak, bir
gider kalemi, önce ilgili gider hesabına alınır. Ardından gelen mahsup fişinde
de ilgili Nazım Hesap çiftine ayrıca kayıt yapılır. ( Bir nazım hesap hiçbir
şekilde tek başına kullanılmaz. )
Peki nasıl olmalıydı gider kaydı;
Gerçek Değerlerle Örnek Fatura Bilgileri;
Fatura
Tutarı : 24,51
Aylık
Ücret : 16,22
ÖİV : 4,06
KDV : 2,92
Telsiz
K.Ü. : 1,31
770 01
|
|
TELEFON GİDERLERİ
|
16,22
|
|
775 01
|
|
DİĞER VERGİ VE
HARÇLAR.
|
5,37
|
|
191-
|
|
İNDİRİLECEK KDV
|
2,92
|
|
|
|
100 veya 320
|
|
24,51
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
900 01
|
|
NAZIM HESAPLAR- KKEG
|
4,06
|
|
|
901 01
|
NAZIM HESAPLAR- KKEG
|
|
4,06
|
Non-Deductible Expenses / Non-allowable Expenses /
Non-allowable Charges
Türk Ticaret Kanunu’na göre de
sermaye şirketleri ile kooperatiflerin esas sermayeleri için faiz ödememeleri
kuralı geçerlidir. Bu kuralın tek istisnası, uygulamada "hazırlık devresi
faizi" olarak adlandırılan anonim şirketlerde işletmenin faaliyete geçmesine
kadar olan devrede pay sahiplerine muayyen bir faiz ödenebileceği
düzenlemesidir. Bu şekilde bir ödemede bulunmak için şirket esas mukavelesinde
hüküm bulunması gerekmektedir. Ancak, söz konusu hazırlık devresi faizlerinin
ne kuruluş ve örgütlenme gideri olarak, ne de genel gider olarak kurum
kazançlarından indirimi mümkün bulunmamaktadır. (UFUK, 2010, s. 55) Yine, Koo-
peratifler Kanunu'nun 38'inci maddesinde de kooperatif gelir gider farkının en
az % 50'si ortaklara dağıtıldıktan sonra, ortakların sermaye paylarına, Genel
Kurul Kararı ile en çok % 7 oranında faiz ödenebileceği hükmü yer almaktadır.
Türk Ticaret Kanunu'nun veya Kooperatifler Kanunu'nun yukarıda belirtilen
hükümleri sınırları içerisinde olsun veya olmasın özsermaye üzerinden ödenen
faizlerin kurumlar vergisi matrahından indirilmesi mümkün değildir
(BIYIK&KIRATLI, 2010, s. 841).
KVK’nın 12’nci maddesine göre
kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan
veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap
dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan
kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılmaktadır.
(2 seri
no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 6.maddesiyle değiştirilen bölüm. Bu
bölümün "4" ve "6" ncı paragraflarında yer alan düzenleme,
alkol ve alkollü içkilere ilişkin ilan ve reklam giderleri yönünden, Danıştay
4.Dairesi Başkanlığının 25.10.2010 tarih ve Esas No:2008/3758, Karar
No:2010/5217 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.)
90/1081
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile söz konusu oran sıfır olarak tespit
edilmiştir. Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin dördüncü
fıkrası uyarınca yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı alınıncaya kadar söz konusu
oran geçerli olacaktır.
2 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel
Tebliği'nin 6. maddesiyle değiştirilmeden önceki şekli) Her türlü alkol ve
alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin
%50’si kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul edilmeyecektir.