28 Kasım 2013 Perşembe

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN ÖDENMEYEN KÂR PAYLARININ HAZİNEYE İNTİKALİ GEREKİR.



Özellikle kuruluşu eskiye dayanan kurumlarda ortaklara/hissedarlara ait bilgiler kimi zaman güncellenemediği kimi zaman da ulaşılamadığından özellikle dağıtılan kar paylarının kendilerine iletilmesi sorun olmakta hatta iletilememektedir. İletilmeyen bu tutarların çoğunlukla şirket hesaplarında ödenmek üzere bekletildiğine sıkça da rastlanmaktadır.
Sadece Veraset kavramı açısından dahi baksak başkasına ait olan bir hakka salt ulaşılamadığı gerekçesiyle hiçbir işlem yapılmaması, yada kar paylarının ilanihaye şirket bünyesinde tutulması mantıklı ve tabiki yasal da değildir.
Güncel yasalarla çoğunlukla haşır neşir olan bizler için yeni yasalar sorun olmazsa da bazı yasaların da var olduğunu yada var olabileceğini düşünmek gerekir.
İşte başlığı itibariyle bahsettiğimiz konu da böyle bir yasanın varlığından dolayı önem arz etmektedir.

Peki bu gibi durumlarda ne yapılmalıdır ?
Çözüm 1933 yılında yayınlanmış 4 maddelik bir yasada bulunuyor. Yasa hala yürürlükte. İşte yasanın tam metni;
Kanun Numarası                              : 2308
Kabul Tarihi                                        : 12/6/1933
Yayımlandığı R. Gazete                 : Tarih : 26/6/1933           Sayı        : 2437
Yayımlandığı Düstur                       : Tertip : 3, Cilt : 14,         Sayfa     : 557

ŞİRKETLERİN MÜRURU ZAMANA UĞRAYAN KUPON TAHVİLÂT VE HİSSE SENEDİ BEDELLERİNİN HAZİNEYE İNTİKALİ HAKKINDA KANUN
 Madde 1
Anonim ve limited şirketleriyle sermayesi eshama ayrılmış komandit şirketlerin komanditlere ait hisse senetlerinin ve tahvillerinin kanuni mazeret bulunmaksızın beş senelik müruruzamana uğrıyan faiz, temettü ve ikramiye gibi menfaatleriyle bu şirketlerin hisse senetleri ve tahvillerinden bedele inkilâp etmiş olanlarının on senelik müruruzamana uğrayan bedelleri Devlete intikal eder.
Bu şirketler bahsolunan menfaat ve bedelleri müruruzaman müddetlerinin bitmesinden itibaren üç ay içinde mahallî malsandığına vermeğe mecburdurlar.
Nizamnamelerinde müruruzaman müddeti tasrih edilip de Ticaret Kanunu mucibince Hükümetçe tasdik edilmiş olan şirketler için tâyin olunmuş müddetler müruruzamana esas tutulur.
Madde 2
Birinci madde hükmüne riayet etmiyen şirketler vermeğe mecbur oldukları parayı üç misli tazminatla birlikte ödemeğe mahkûm edilirler.
Madde 3
Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 4
Bu kanunun hükümlerini icraya Adliye ve Maliye Vekilleri memurdur.

15 Kasım 2013 Cuma

KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER VE TEKDÜZEN HESAP PLANI

KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER[1] VE TEKDÜZEN HESAP PLANI[2]
GİRİŞ
Muhasebe sohbetleri ve forumlarda ya da internet üzerinden sorularda KKEG kavramının hep yanlış anlaşıldığı, yanlış bilindiği yada yanlış şekilde uygulandığına sıkça şahit oluyoruz. Bu yazının konusu bu konudaki doğruların ve doğru uygulama tekniğinin TDHP kapsamında açıklamasını sağlamaktır.
Maliye bakanlığı 26.12.1992 tarih ve 21447 sayılı Resmi Gazetede yayınladığı 1. sayılı muhasebe uygulamaları genel tebliği ile “Tekdüzen Hesap Planı” (TDHP) uygulamasına 01 Ocak 1994 tarihinden itibaren başlamış ve muhasebe alanında yeni bir dönem başlamıştır.
Tek düzen hesap planının vergi kaygısı yoktur. Tekdüzen hesap planının amacı işletmenin nihai “Kar-Zarar” ını hesaplamaktır. Bu Kar-Zararın mali değil Ticari Kar-Zarar olduğunu söylemeye gerek yoktur.
Tek düzen hesap planının kullanımı ile ilgili olarak yayınlanan tebliğler sadece ana hesap bazındaki uygulamalara yön vermiştir. Herkesin ihtiyaç duyacağı bilgilere kolayca ulaşabilecekleri (başta temel kavramlara bağlı kalmak şartıyla) şekilde alt kırılımların serbestçe belirlenebileceği ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda işletmeler kanunen kabul edilmeyen giderleri hangi hesaplarda takip edeceklerini kendileri serbestçe belirleyebilirler. Ancak uygulamada ne yazık ki birçok hatalı uygulamaya rastlanmaktadır. Örneğin, kanunen kabul edilmeyen giderlerin ortaklar cari hesabı kullanılarak kapatılması. Tabiki yanlış. Gider şirketle ilgili değil ortak adına yapılmış bir ödemeyse tabiki bu kayıt yapılabilir ancak giderin tamamı için. Öncelikle dikkat edilmesi gereken şey burada giderin neden ve nasıl yapıldığının ya da meydana çıktığının tespitinin doğru yapılmasıdır.
Yine örnek vermek gerekirse hemen hemen her işletmede olabilecek olan haberleşme giderlerindeki özel iletişim vergisi, binek otoların motorlu taşıtlar vergisi gibi giderlerin işletmenin ticari karına direk olarak etki etmesi gerekirken ortaklar cari hesabı ile kapatmak hatalı olacaktır. Veya 689 hesap altında açılacak bir KKEG hesabında biriktirmek de. Bu gibi başka örnekler de mümkün.
Yine uygulamada karşılaşılan hatalardan biri de bu giderlerin Nazım Hesaplara yazılmasıdır. Kesin olan şudur ki nazım hesaplar kendi aralarında kullanılır ve tek düzen hesap planının 100-799 numaralı hesaplarının kullanıldığı yevmiye kayıtlarında karşı kayıt olarak kullanılmaz. 100-799 arası hesaplar kendi arasında kapatılır, Nazım hesaplar ise “Anı Kayıtları” için kullanılabilir. Dönem sonlarında ise ters kayıtla kapatılır.
Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler (KKEG) kavramının yanlış ya da eksik anlaşılan bir yanı da giderin işletme için gider olamayacağı anlayışıdır. Ancak TDHP tamamen “Finansal Muhasebe” tekniğine dayalı bir sistemdir. Bu nedenle de Firma adına yapılan her tür giderin doğru tasnifini ön planda tutar. Mali idarenin bu sisteme bir müdahalesi de olmamıştır. Tek talebi “Vergi Matrahının Doğru Hesaplanmasıdır”. İşte KKEG’ler sadece vergi matrahına dahil edilmemesi gereken giderler olarak algılanmalı Ticari Karın hesaplanmasında doğru yerinde bulunmalıdır. Ticari Kardan Mali Kar’a gidiş ise KKEG kayıtlarının doğru teknikle kullanılmasıyla kolayca sağlanır. Bu “Anı Kaydı” tekniğidir. Bu nedenle önce Giderler konusunu da ele almak yararlı olacaktır.

VERGİ YASALARI ÇERÇEVESİNDE GİDERLER

Ticari kazancın safi tutarının tespitinde gider olarak indirilemeyecek olan ödemeler ile giderler GVK 41. maddesinde düzenlenmiştir. Bu bentlerde yer alan düzenlemeler, işletmenin ticari varlığı ile işletme sahip ya da yakınlarının kişisel varlıklarının birbirinden ayrılması, ticari işletmeye ilişkin giderlerle, işletme sahip ya da yakınlarının özel tasarruflarının giderlerinin birbirinden ayrılması amacını taşımaktadır.
1.      Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler (Aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin çektiklerine ilave olunur.),
2.      Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar,
3.      Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler,
4.      Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler,
5.      Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar (Aktiflerde ceza şartı olarak derpiş edilen tazminatlar cezai mahiyette tazminat sayılmaz.),
6.      Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 0'ı ( Yüzde Sıfır ) Söz konusu giderlerin yarısı indirim konusu yapılırken Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılan düzenleme ile oran (0) sıfır olarak belirlendiğinden bu harcamaların tamamı gider olarak indirilebilecektir.
7.      Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları,
8.      Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.
Gelir Vergisi Kanunu'nun "Matrahtan ve Gelir Unsurlarından İndirilemeyecek Giderler", başlıklı 90. maddesi hükmüne göre ise; Gelir vergisi ile diğer şahsi vergiler ve her ne şekilde olursa olsun vergi cezaları ve para cezaları, 6183 Sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun” hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler gelir vergisi matrahından ve gelir unsurlarından indirilemez.
Özel İletişim Vergileri 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 39. maddesinde düzenlenen ve 5228 Sayılı Kanunun 38. maddesiyle kimi değişikliklere uğrayan "Özel İletişim Vergisi", aynı maddenin son fıkrası hükmünde yer alan "Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez" hükmü çerçevesinde gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmeyecektir.
Dolayısıyla dönem içinde kanuni defterlere ticari kazancın tespiti açısından gider yazılan özel iletişim vergilerinin gelir vergisi beyannamesinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak matraha eklenmesi gerekecektir. Nitekim Maliye Bakanlığı'nca 14.10.2005 tarihinde yayınlanan 19 numaralı Kurumlar Vergisi Sirkülerinin 4. bölümünde de aynı hususa yer verilmiş bulunmaktadır.

Diğer Kanunlarda Yer Alan Hükümler;

1.      Mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları Katma Değer Vergisi ile indirilecek Katma Değer Vergisi'ni gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indiremeyecekleri, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 58. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
2.      Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 14.maddesinde, ticari maksatla kullanılan uçak ve helikopter ile taşıt kiralama faaliyeti ile uğraşan işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar hariç olmak üzere, bu kanunun I, III ve IV sayılı tarifelerinde yer alan taşıtlardan alınan ( örneğin; otomobil, motosiklet, uçak, helikopter vb. ) motorlu taşıtlar vergisi ve cezalar ile gecikme zamları, gelir ve kurumlar vergileri matrahının tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
( II sayılı tarifede yer alan minibüs, panelvan, otobüs, kamyon, kamyonet vb. ait motorlu taşıtlar vergileri ise gider olarak kabul edilir. )
3.      Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 88. maddesinin sekizinci fıkrasına göre " Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz. " Bu nedenle S.G.K. primlerinin gider yazılabilmesi için bu primlerin tahakkuku yeterli olmayıp mutlak suretle fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Ancak, Aralık ayına ait primlerin kanuni süresi olan izleyen yılın ocak ayı içinde ödenmesi durumunda gelir ve kurumlar vergisi uygulaması açısından gider olarak kabul edilecektir. (KKEG kaydı konulmaz ödenecek primler hesabında bekletilirken gider hesaplarından geçici olarak bekletilecek bir hesaba aktarılır.)
4.      Kıdem tazminatları için ayrılan karşılıklar gider yazılamayacaktır. Kıdem tazminatı için karşılık ayrılması durumunda da bu tutar dönem matrahına ilave edilecek, sadece dönem içinde fiilen ödenen kıdem tazminatları gider yazılabilecektir.

Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Niteliğinde Olan Diğer Giderler;

Gelir Vergisi Kanunu'nun 41. maddesinde sayılmamasına karşın, aşağıda sayılan bazı giderlerin ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilmesi mümkün değildir.
1.      Çalınma, kaybolma ve dolandırıcılık nedenleriyle doğan zararlar,
2.      Vadeli çekler için hesaplanan reeskontlar ile mevcut borç senetlerini reeskonta tabi tutmayıp, buna karşın alacak senetlerinin reeskonta tabi tutan kurumların hesapladıkları reeskontlar,
3.      İşletmede çalışan personelin ölümü durumunda ailesi ve çocuklarına kanuni zorunluluk olmaksızın verilen yardımlar,
4.      Vefat ilanları karşılığında verilen meblağlar ve çelenk masrafları,
5.      Uğraş konuları ile ilgili dernek veya birliklere ödenen masrafa katılma payları,
6.      Bir başka kişi veya kurum adına düzenlenmiş belgelere istinaden yapılan giderler,
7.      Yasal olarak azami had belirlenmiş giderlerde belirlenen hadleri aşan kısım (azami oranının üzerindeki herhangi bir oranda ayrılan amortismanlar, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/8. maddesinde hüküm altına alınan haddin üstünde ödenen sendika aidatları vb.),
8.      Kanunen yasaklanmış faaliyetlerin yapılmasından kaynaklanan giderler (Rüşvet, yasa dışı örgütlere yapılan bağış ve yardımlar vb.),
9.      Maliyet olarak dikkate alınması gereken harcamaların doğrudan gider yazılması,
10.  Dönemsellik ilkesi gereği cari yıl haricindeki geçmiş veya gelecek yıllara ait giderler,
11.  Siyasi partilere ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 14/6. maddesi kapsamına girmeyen diğer gerçek ve tüzel kişilere yapılan bağışlar,
12.  Kanunlarda düzenlenen özel haller hariç olmak üzere belgelendirilemeyen giderler,
13.  Nedeni bulunamayan sayım ve tesellüm noksanları,
14.  Vergi Usul Kanunu'nda düzenlenmemiş bulunan karşılıklar.

Kabul Edilmeyen İndirimler

Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında indirilmesine izin verilmeyen giderler topluca sıralanmıştır.
a)      Öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler [3]
b)     Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler [4]
c)      Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar
KVK Md. 11/1-c’de kurumların transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıttıkları kazançlar da kabul edilmeyen indirimler arasında sayılmıştır. Söz konusu hüküm ile vergiye tabi kazancın kurum bünyesinde vergilendirilmeksizin dağıtımının önüne geçilmekte ve bir kurumun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtması durumunda, dağıtılan kazancın KKEG olarak dikkate alınması gerektiği hüküm altına alınmaktadır.
Uygulamada transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, her zaman bir gider unsuruna ilişkin olmayabilmektedir. Bazı durumlarda transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı, bir gelir unsuruyla da (kurumun ilişkili kişiye emsallere uygunluk ilkesine aykırı bir fiyattan ürün satması hali gibi) ilişkili olabilmektedir. Bu durumda da örtülü yoldan dağıtılan kazanç miktarının KKEG olarak kurum kazancına ilavesi gerekmektedir. Bu yönüyle bakıldığında KVK’nın Md. 11/1-c hükmü, gider kabul edilmeyen ödemeden daha ziyade kurumlar vergisi mükellefleri açısından örtülü kazanç tutarının ne şekilde işleme tabi tutulacağına ilişkin özel bir düzenleme mahiyetini taşı- maktadır.
d)     Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler
Kabul edilmeyen indirimler arasında sayılan yedek akçeler, gider niteliğinde değildir ve bunlar işletme bünyesinde elde edilen kazancın, dağıtılmayıp işletmede alıkonulan kısımlarıdır. Her ne şekilde ve isimle ayrılmış olursa olsun ayrılan yedek akçelerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Türk Ticaret Kanununa, kurumların kuruluş kanunlarına, tüzüklerine, ana statülerine veya sözleşmelerine göre safi kazançtan ayırdıkları tüm yedek akçeler ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre ayrılan genel karşılıkların indirimi mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, 5411 sayılı Kanuna göre ayrılan özel karşılıklar, kurum kazancının tespitinde indirilecek gider olarak dikkate alınabilecektir.
e)      Hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları ile vergi cezaları ve gecikme zamları
Kurumlar Vergisi Kanununa göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre ödenen gecikme faizi ile pişmanlık zammının kurum kazancından indirimi kabul edilmemektedir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tecil edilen vergilere ilişkin tecil faizleri de bu kapsamda olup kurum kazancından gider olarak indirilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, sosyal güvenlik kurumlarına ödenen gecikme cezaları ile gecikme zamları da bu kapsamda gider olarak indirilemeyecektir.
f)       Menkul kıymetlerin itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar
Kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul kıymetlerin itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu menkul kıymetlere ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler kurum kazancının tespitinde indirim olarak dikkate alınamaz.
g)      Bazı taşıtlara ilişkin giderler ve amortismanlar
Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan bazı motorlu deniz taşıtları ile uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanlarının indirimi mümkün değildir.
h)     Kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan tazminat giderleri
Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderleri indirim olarak dikkate alınamaz.
i)        Basın yoluyla işlenen fiillerden dolayı ödenen tazminatlar
Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen tazminat giderlerinin gider olarak indirimi kabul edilmeyecektir.
j)        Bazı ürünlere ait ilan ve reklam giderleri
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 50'sinin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği belirtilmiş, Bakanlar Kuruluna bu oranı % 100'e kadar artırma veya sıfıra kadar indirme hususunda yetki verilmiştir.[5]
90/1081 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de söz konusu oran sıfır olarak tespit edildiğinden, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin tamamı gider olarak indirilebilmektedir.
Aynı hüküm Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde de yer almaktadır.
3/1/2008 tarihli ve 5727 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesiyle 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde belirtilen ilan ve reklam giderlerinin, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hüküm, Kanunun yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girecektir.
Bu nedenle, anılan hükmün yürürlüğe girdiği 19/5/2008 tarihinden itibaren yapılacak olan, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin tamamının, ticari kazancın ve kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Tebliğin (10.3.1) bölümünde sponsorluk harcamalarına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup söz konusu bölümde, spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamaların reklam harcaması olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerinin tanıtımına yönelik bu tür reklam harcamalarının da kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.[6]
k)      Kurumların yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen temettü ikramiyeleri
Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesi uyarınca, idare meclisi başkan ve üyelerine ödenen kâr payları menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu itibarla, söz konusu ödemelerin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, kurum personeline ödenen temettü ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesine göre ücret sayıldığından bu ödemeler kurum kazancının tespitinde ücret gideri olarak dikkate alınmaya devam edilecektir. Söz konusu temettü ikramiyelerinin bilanço günü itibarıyla ödenecek toplam tutarı kesinleştiğinden, çalışanlara o yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresinin sonuna kadar ödenecek temettü ikramiyeleri, ilgili olduğu yılın kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Aynı husus çalışanlara ödenen performans değerlemelerine bağlı olarak verilecek prim ve ikramiyeler için de geçerlidir. Diğer taraftan, ücret niteliğindeki bu ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemde vergi kesintisine tabi tutulması gerekeceği tabiidir.
l)        Kanunen yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler. (3 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin 4. maddesiyle eklenen bölüm)
Kanunen yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili giderler niteliğinde olmadığından, bu giderlerin gelir ve kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, rüşvet verme fiili Türk Ceza Kanununun 252 nci maddesinde suç olarak tanımlandığından, rüşvet ve rüşvet ile ilgili her türlü gider, vergiye tabi ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınmayacaktır.

TDHP
Giriş bölümünde kısaca hakkında açıklama yapmıştık. Şekli, Lafzı ve Amacı net şekilde belli. Durum böyleyse esasen TDHP içinde adı KKEG olan bir hesap açmak mümkün değildir. Hala çoğu uygulayıcının muhasebeyi vergi matrahının tespiti için kullandığını görmek mümkün ve bunun için de 689 hesap kullanılması bir hayli de yaygın, ancak yanlış bir uygulama. Benzer şekilde giderler içinde “Çeşitli Gider” yada “KKEG” olarak açılmış hesaplar da var.
Bakınız örneğin 689 hesap TDHP tebliğinde nasıl açıklanmış;
“689 - Diğer Olağan Dışı Gider ve Zaralar Hesabı: Diğer gider hesap kalemleri dışında kalan duran varlık satışlarından ortaya çıkan zararlar gibi gider ve zararların yer aldığı hesaptır.”
Yani bir gider hesabıdır. Bu açıklamaya göre KKEG yazılamayacağı açıkça bellidir. Giderleri olması gereken gider hesapları içine kaydetmek zorunludur. Sistematik böyledir çünkü amaç vergi matrahını hesaplamak değil şirketin gerçek finansal portresini görmektir. ( Uygulama başlatılırsa UFRS açısından çok sıkıntı yaşanabilmesi de ayrı bir sorundur)Benzer kayıtlar giderlerin tasnif edilme niteliğini ortadan kaldırır. Ve yine 689 hesaba veya herhangi açılmış bir benzer gider hesabına armut+elma+muz+vs gibi birbiriyle ilgisi olmayan birçok gideri topluca kaydetme hatası yapmış olursunuz. Kazayla benzer hesap içinde bu kalem diğer alt hesaplar toplamının % 20'sini aşarsa ayrı ayrı bölümler halinde tadat etmek zorunda kalırsınız. Bu nedenle de KKEG için "Anı Kaydı" tekniği kullanılması gerektiği Literatürde yer almaktadır.
Doğru olabilecek bir teknik “Paralel Hesap” tekniğidir. Ancak her gider hesabının altına açılacak paralel hesap kullanılan Hesap Planını gereksizce büyütür ve hatalara da sebep olabilir. TDHP ilkelerine aykırı olmasa bile “Anı Kaydı” tekniği varken pek de tavsiye edilir olamaz. Önemli iki başka engel ise “Açıklık” ve “Özün Önceliği” kurallarına da aykırılık teşkil edeceğidir.

Önemli bir başka ayrıntı da hep göz ardı edilen hatta unutulmuş Gelir Tablosu esaslarının da okunmasıdır.
GELİR TABLOSU İLKELERİNE BAKALIM
Gelir tablosu ilkelerinin amacı; satışların, gelirlerin, satışlar maliyetinin, giderlerin, kâr ve zararlara ait hesapların ve belli dönemlere ait işletme faaliyeti sonuçlarının sınıflandırılmış ve gerçeğe uygun olarak gösterilmesini sağlamaktır.
Bütün satışlar, gelir ve kârlar ile maliyet, gider ve zararlar brüt tutarları üzerinden gösterilirler ve hiç bir satış, gelir ve kâr kalemi bir maliyet, gider ve zarar kalemi ile tamamen veya kısmen karşılaştırılmak suretiyle gelir tablosu kapsamından çıkarılamaz.
Bu amaç doğrultusunda benimsenen gelir tablosu ilkeleri aşağıda belirtilmiştir:
a)      Gerçekleşmemiş satışlar, gelir ve karlar; gerçekleşmiş gibi veya gerçekleşenler gerçek tutarından fazla veya az gösterilmemelidir. Belli bir dönem veya dönemlerin gerçeğe uygun faaliyet sonuçlarını göstermek için, dönem veya dönemlerin başında ve sonunda doğru hesap kesimi işlemleri yapılmalıdır.
b)      Belli bir dönemin satışları ve gelirleri bunları elde etmek için yapılan satışların maliyeti ve giderleri ile karşılaştırılmalıdır. Belli bir dönem veya dönemlerin başında ve sonunda maliyet ve giderleri gerçeğe uygun olarak gösterebilmek için stoklarda, alacak ve borçlarda doğru hesap kesimi işlemleri yapılmalıdır.
c)      Maddi ve maddi olmayan duran varlıklar ile özel tükenmeye tabi varlıklar için uygun amortisman ve tükenme payı ayrılmalıdır.
d)      Maliyetler; maddi duran varlıklar, stoklar, onarım ve bakım ve diğer gider grupları arasında uygun bir şekilde dağıtılmalıdır. Bunlardan direkt olanları doğrudan doğruya, birden fazla faaliyeti ilgilendirenleri zaman ve kullanma faktörü dikkate alınarak tahakkuk ettirilip, dağıtılmalıdır.
e)      Arızi ve olağanüstü niteliğe sahip kâr ve zararlar meydana geldikleri dönemde tahakkuk ettirilmeli, fakat normal faaliyet sonuçlarından ayrı olarak gösterilmelidir.
f)       Bütün kâr ve zararlardan, önceki dönemlerin mali tablolarında düzeltme yapılmasını gerektirecek büyüklük ve niteliktekiler dışında kalanlar, dönemin gelir tablosunda gösterilmelidir.
g)      Karşılıklar, işletmenin kârını keyfi bir şekilde azaltmak veya bir döneme ait kârı diğer döneme aktarmak amacıyla kullanılmamalıdır.
h)      Dönem sonuçlarının tespiti ile ilgili olarak uygulana gelen değerleme esasları ve maliyet yöntemlerinde bir değişiklik yapıldığı takdirde, bu değişikliğin etkileri açıkça belirtilmelidir.

Sonuç olarak;
Konuyu giderler açısından ele alırsak, bir gider kalemi, önce ilgili gider hesabına alınır. Ardından gelen mahsup fişinde de ilgili Nazım Hesap çiftine ayrıca kayıt yapılır. ( Bir nazım hesap hiçbir şekilde tek başına kullanılmaz. )

Peki nasıl olmalıydı gider kaydı;
 Gerçek Değerlerle Örnek Fatura Bilgileri;
      Fatura Tutarı : 24,51
      Aylık Ücret      : 16,22
      ÖİV                  : 4,06
      KDV                 : 2,92
      Telsiz K.Ü.       : 1,31


770 01
TELEFON GİDERLERİ
16,22
775 01
DİĞER VERGİ VE HARÇLAR.
 5,37
191-
İNDİRİLECEK KDV
2,92
100 veya 320
24,51
900 01
NAZIM HESAPLAR- KKEG
4,06
901 01
NAZIM HESAPLAR- KKEG
4,06



[1] Non-Deductible Expenses / Non-allowable Expenses / Non-allowable Charges
[2] Uniform Chart of Accounts
[3]Türk Ticaret Kanunu’na göre de sermaye şirketleri ile kooperatiflerin esas sermayeleri için faiz ödememeleri kuralı geçerlidir. Bu kuralın tek istisnası, uygulamada "hazırlık devresi faizi" olarak adlandırılan anonim şirketlerde işletmenin faaliyete geçmesine kadar olan devrede pay sahiplerine muayyen bir faiz ödenebileceği düzenlemesidir. Bu şekilde bir ödemede bulunmak için şirket esas mukavelesinde hüküm bulunması gerekmektedir. Ancak, söz konusu hazırlık devresi faizlerinin ne kuruluş ve örgütlenme gideri olarak, ne de genel gider olarak kurum kazançlarından indirimi mümkün bulunmamaktadır. (UFUK, 2010, s. 55) Yine, Koo- peratifler Kanunu'nun 38'inci maddesinde de kooperatif gelir gider farkının en az % 50'si ortaklara dağıtıldıktan sonra, ortakların sermaye paylarına, Genel Kurul Kararı ile en çok % 7 oranında faiz ödenebileceği hükmü yer almaktadır. Türk Ticaret Kanunu'nun veya Kooperatifler Kanunu'nun yukarıda belirtilen hükümleri sınırları içerisinde olsun veya olmasın özsermaye üzerinden ödenen faizlerin kurumlar vergisi matrahından indirilmesi mümkün değildir (BIYIK&KIRATLI, 2010, s. 841).
[4] KVK’nın 12’nci maddesine göre kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılmaktadır.
[5] (2 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 6.maddesiyle değiştirilen bölüm. Bu bölümün "4" ve "6" ncı paragraflarında yer alan düzenleme, alkol ve alkollü içkilere ilişkin ilan ve reklam giderleri yönünden, Danıştay 4.Dairesi Başkanlığının 25.10.2010 tarih ve Esas No:2008/3758, Karar No:2010/5217 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.)
[6] 90/1081 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile söz konusu oran sıfır olarak tespit edilmiştir. Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı alınıncaya kadar söz konusu oran geçerli olacaktır.
2 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin 6. maddesiyle değiştirilmeden önceki şekli) Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin %50’si kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul edilmeyecektir.