Vergi
uygulamalarındaki en önemli sorun “tereddütlerdir”. Bu tereddütlerin
giderilmesi için başvurulan en önemli yol Özelgelerdir (Mukteza). Özelgelerin
önemi, yazılan içeriğe uygun yapılan işlemlerden dolayı, yasaya aykırı dahi
olsa, hiçbir cezai yükümlülük taşınmamasıdır. Ancak Özelgeler kişi veya şahsa
özeldir ve verilen mükellefi bağlar, herhangi bir özelge yol gösterici olsa da başkası
adına verilmiş bir özelgeye dayalı olarak yapılan bir işlem diğer bir mükellefi
koruyucu özelliğe sahip değildir.
Vergi Usul
Yasasının;
Madde No 413
Kapsam
(6009 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle
değişen madde Yürürlük; 01.08.2010)Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından
veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi
uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında
yazı ile izahat isteyebilir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek
izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler
bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de
yayımlayabilir.
Sirküler ve özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde, Gelir İdaresi Başkanı veya tevkil
edeceği bir başkan yardımcısının başkanlığında en az üç daire başkanından
müteşekkil bir komisyon marifetiyle oluşturulur.
Söz konusu komisyonda oluşturulmuş
sirküler veya özelgeler ile konu, kapsam ve ilgili olduğu mevzuat bakımından
tamamen aynı mahiyeti taşıyan bir hususta izahat talebinde bulunulması halinde,
komisyon tarafından oluşturulan sirküler veya özelgelere uygun olmak şartıyla
Gelir İdaresi Başkanlığı taşra teşkilatı tarafından da özelgeler verilebilir.
Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin
hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi
Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.(**)
(*) (6009 sayılı Kanunla değişmeden
önceki şekli)Mükelleflerin İzahat Talebinde Bulunabilecekleri
(**) (6009 sayılı Kanunla değişmeden
önceki şekli) Mükellefler, Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu
hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması
bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat
isteyebilirler.
Yetkili makamlar yazı ile istenecek
izahatı (4962 sayılı Kanunun 17/A-b maddesiyle değişen ibare Yürürlük;
07.08.2003)yazı ile veya sirkülerle(1) cevaplamak mecburiyetindedirler.
Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu
hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.
(1)(4962 sayılı Kanunla değişmeden
önceki ibare) en kısa bir zamanda
Açıklamaları yer
almaktadır. Eni Sistematikte artık merkezi bir yapı oluşturulmuş ve farklı
özelgeler verilmesinin de önüne geçilmiş bulunmaktadır. Mali İdarenin yine
maddede yer alan “Sirküler” yöntemiyle meydana gelen uyumsuzluk ve tereddütlere
yön verdiği ve açıklık getirdiği de bilinmektedir.
Yazımızın konusunu
çokça sorulan sorulara Özelgeler yoluyla verilmiş cevaplar ve artık kesinlik
kazanmış uygulamalar hakkındaki özelgeler oluşturmaktadır.
"Aciz
Vesikası" ve "Semeresizlik Belgesi’ne" bağlanan alacaklarının
değersiz alacak addedilip edilemeyeceği ve şüpheli halde olan alacakların ortaklara
temliki
.
01.03.2012 tarih ve 68 sayılı özelge:
Değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık
imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre
alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici
bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir.
Kazai bir hükümden anlaşılması gereken,
alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin
yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine
hakim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise
ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler
anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle
ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe
bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz
hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin
çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini
öngörmüştür.
Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması
gerektiği hususunda ise kanunda yeterli açıklık bulunmamaktadır. Vergi hukuku
uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler
sayılabilir.
- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanun’un 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı
- Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı
- Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler
- Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması
- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkûm olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak
- Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı
- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.:
- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
Bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için ya
alacak dava veya icra safhasında bulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı
ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan
dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklardan oluşmalıdır.
Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için
mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için dilekçe verilmiş olması alacağın
dava veya icra safhasında olduğunu göstermekle beraber bu başvuruların takibi
gerekmektedir.
Aciz vesikası, alacağını tamamen alamamış
olan alacaklıya, ödenmeyen alacak miktarı için verilen bir belgedir. Bu
belgenin verilmesi ile alacaklının alacağı son bulmaz, hatta alacaklının durumu
kısmen kuvvetlendirilmiş olur. Örneğin alacağın zamanaşımı süresi belgenin
düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığını
iddia edemez. Başka bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanunu’nun 68. maddesi
anlamında borç ikrarını içeren bir belge olup, alacağın değersiz olduğuna
ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz belgesine bağlanmış
olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır. Bu açıklamalara göre, şüpheli alacak karşılığı ayrılan ancak
takip sonucu aciz vesikası alınan alacaklar için değersiz alacak ayrılması
mümkün değildir.
Semeresizlik belgesi borçlunun bilinen tüm
adreslerinde yapılan icra işlemlerinin sonuçsuz kalması ve borçlunun haciz
yapılacak başkaca adresinin tespit edilememiş olması, ilgili yerlere yapılan
haciz müzekkerelerinden herhangi bir sonuç alınamaması ve tahsilat
yapılamadığını gösteren alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce alacaklıya
verilen bir belgedir.
Söz konusu belge ile borçlunun borcu ortadan
kalkmamakta olup, borçlunun tespit edilebilecek bir adresi bulunması halinde
icra işlemine devam edilebilecektir. Bu nedenle semeresizlik belgesinin de
alacaklı açısından değersiz alacağın ispatı açısından kanaat verici vesika
olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Kanun veya sözleşme ile veya işin mahiyeti
gereği yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacağın üçüncü bir şahsa
temlik edilebilmektedir. Ancak yazılı şekilde olmadıkça alacağın temliki
muteber olmamaktadır.
Temlik edilen alacağın, alacak talep hakkı
temlik edilen şahıslara geçeceğinden, Kanun’un amir hükümlerine uygun şekilde
temlik edilen alacak, temlik eden açısından ortadan kalkacaktır.
Takibi devam eden ve şüpheli alacak karşılığı
ayrılan alacakların özel hukuk hükümleri uyarınca yapılan sözleşmeye istinaden
ortaklara temlik edilmesi durumunda bu tutarlar için şüpheli alacak karşılığı
ayrılamayacağından, bunların temliknamenin düzenlendiği dönemde kâr / zarar
hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
05.03.2012 tarih ve 72 sayılı özelge:
Vergi Usul Kanunu’nun 262.[1]
maddesinde ifade edilen maliyet kavramı gereği, işletmenin aktifine dahil olup
henüz itfa edilmemiş fabrika binasının yıkılması durumunda, yıkım masrafları
ile birlikte binanın itfa edilmemiş bedelinin diğer bir ifadeyle bakiye net
defter değerinin de yeni yapılan binanın maliyetine dahil edilmesi
gerekmektedir.
26.08.2011 tarih ve 102 sayılı özelge:
Faturaların sıra numarası dahilinde teselsül
etmemesi durumu belge nizamına uygun bulunmamakla birlikte; olayın gerçek
mahiyetinin ispatı açısından, Vergilendirme Müdürlüğünce tanzim edilecek
tutanak ile atlanan faturaların seri ve sıra numaralarının tespit edilmesi
durumunda bahsi geçen faturaların kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Vergi Usul Kanunu’nun
"Fatura nizamı" başlıklı 231/1. maddesinde belirtilen usul ve
şartlara uyulmaması durumunda, aynı Kanun’un352/II-7. maddesi uyarınca II.
derece usulsüzlük cezası kesilir.
21.10.2011 tarihli özelge:
Vergi uygulamaları bakımından faturada
imzanın bulunması zorunludur. Faturanın şekil ve nizamına ilişkin esaslara
uyulmak koşuluyla, imzaya yetkili olanın imzasının notere tasdik ettirilip
anlaşmalı matbaada fatura üzerine bastırılmak suretiyle faturanın hazır imzalı
olarak kullanılabilmesi mümkündür.
İmzası faturalar üzerine anlaşmalı matbaada bastırılan
yetkilinin görevinden ayrılması halinde, bu yetkilinin imzasının matbu olduğu
faturalar artık kullanılamaz.
17.05.2011 tarihli özelge:
Faturaların sıra numarası dahilinde teselsül
etmemesi durumu, belge nizamına uygun bulunmamaktadır. Bununla birlikte, olayın
gerçek mahiyetinin ispatı açısından, Vergilendirme Müdürlüğünce tanzim edilecek
tutanakla, atlanan faturaların seri ve sıra numaralarının tespit edilmesi durumunda,
atlanan faturaların kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, Vergi Usul Kanunu’nun fatura
nizamı başlıklı 231.[2]
maddesinde belirtilen usul ve şartlara uyulmamış olduğundan, yukarıda
bahsedilen fiil için II. derece usulsüzlük cezasının kesilmesi gerekir.
17.05.2011 tarih ve
B.07.1.GİB.4.16.17.02-VUK-10-28-67 sayılı özelge:
Lazer yazıcı ile aynı anda veya arka arkaya
alınacak dökümlerde her faturanın aslı ile örneğinin aynı bilgileri içermesi,
düzenlenen belge aslı ile örnek sayısının belge üzerinde belirtilmesi,
faturanın seri ve sıra numarası takip etmesi ve bu özellikleri taşıyacak
belgenin anlaşmalı matbaalarda bastırılması şartlarıyla lazer yazıcılar
kullanılarak fatura düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, istenirse
faturanın aslı ve örnekleri farklı renkler içerecek şekilde olabilecektir.
04.04.2011 tarih ve
B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-230 sayılı özelge:
Mahkemeye dava veya icra merciine takip
dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasına intikal
ettiğini gösterir. Ancak şekli bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için
yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için
mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak
gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip
edilmesi gerekmektedir.
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale
geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu
ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması
gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi
nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl
alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları
için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde,
yurt dışından olan alacaklarınız için iş yaptığınız firmanın mukim olduğu
ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca
icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü
maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu
takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
28.02.2012 tarih ve 99 sayılı özelge:
Satın alınan ve eğitim faaliyetlerinde
kullanılmak üzere vakıf üniversitesine bağışlanacak olan binek otomobilin
maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değerinin tamamının,
fatura düzenlenmesi ve düzenlenecek faturanın arka yüzüne faturada belirtilen
değerlerin ilgili üniversite tarafından bağış veya yardım olarak alındığına
ilişkin şerh konularak yetkili kimselere imzalattırılması suretiyle, kurumlar
vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilerek kurumlar vergisi matrahından
indirilmesi mümkündür.
Bağışın yapıldığı dönemde faaliyetin zararla
sonuçlanmış olması veya kurum kazancınızın yetersiz olması nedeniyle
indirilemeyen bağış tutarının daha sonraki yıllarda indirim konusu yapılması
veya zarar olarak devretmesi ise mümkün değildir.
20.12.2011 tarih ve 2238 sayılı özelge:
Gemi ve yatların işletilmesinden ve devrinden
elde edilen kazançların istisnadan yararlanabilmesi için, gemi ve yatların Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olması zorunlu olup devir halinde istisnadan
yararlanılabilmesi için, devir sonrasında da anılan sicile kaydın devam etme
zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu çerçevede, gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin,
- Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıt ettirdikleri gemilerin ve yatların işletilmesinden elde ettikleri kazançlar ile
- Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıt ettirdikleri gemilerin ve yatların işletilip işletilmediğine bakılmaksızın aynı sicile bir başkası adına tescil edilmek üzere devrinden elde ettikleri kazançlar, gelir ve kurumlar vergisinden istisna olacaktır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, işletmeye ait
geminin hurdaya ayrılarak satılması karşılığında elde edilen kazancın kurumlar
vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
07.09.2011 tarihli özelge:
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15. maddesinin
birinci fıkrasında kimlerin tevkifat yapacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin
birinci fıkrasının (a) bendinde ise Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen
esaslara göre istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben, birden fazla
takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri
ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri üzerinden tevkifat yapılacağı hükme
bağlanmıştır. Tevkifat oranı 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile %3
olarak belirlenmiştir.
Bir işin Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesi
kapsamına giren inşaat ve onarma işlerinden olması için, yapılan işin inşaat ve
onarma işi olması, birden fazla takvim yılına sirayet etmesi ve taahhüde bağlı
olarak yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla anılan madde kapsamına girmeyen
işler dolayısıyla yapılan ödemelerden tevkifat yapılmayacaktır.
Geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan ve
birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işinde geçici kabulün
yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih, diğer hallerde işin
fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul
edilmektedir.
2007 takvim yılında başlayıp birden fazla
takvim yılına sirayet eden inşaat işinin 10.11.2009 tarihinde feshedilmesi
halinde, sözleşmenin feshedildiği tarih işin bitim tarihi olarak kabul edilmesi
ve bu tarihten sonra işveren tarafından söz konusu iş nedeniyle yapılacak
ödemeler üzerinden tevkifat yapılmaması gerekmektedir.
17.01.2012 tarih ve 48 sayılı özelge:
Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye
dahil olan araçlara ilişkin giderlerin, bu araçların işte kullanıldıklarının
Vergi Usul Kanunu’nun 3.maddesinin (b) bendi gereği ispatı halinde, Gelir
Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin (5) numaralı bendine; işletmeye kayıtlı
araçlara ilişkin olarak ayrılan amortismanların da bu Kanun’un 40. maddesinin
(7) numaralı bendine istinaden kurum kazancının tespitinde indirim konusu
yapılması mümkün bulunmaktadır.
Şirket personelinin işyerine geliş
gidişlerini kolaylaştırmak maksadıyla toplu taşıma dışında tahsis edilen
araçlar ile yönetim kurulu üyelerine bu sıfatları dolayısıyla tahsis edilen
araçların, işle ilgili olarak kullanılmadıkları (işe geliş-işten dönüş, hafta
sonu tatili, bayram tatili vb.)dönemlere ilişkin giderlerden şirket tarafından
karşılanan kısmının net ücret olarak değerlendirilmesi ve bu ödemelerin
tevkifata tabi tutuldukları brüt tutarlarının Gelir Vergisi Kanunu’nun 40.
maddesinin (1) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde indirim
konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
Yönetim kurulu üyelerine bu sıfatları
dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatlerin yanı sıra bu
görevleri dolayısıyla tahsis edilen araçlar nedeniyle ücret kabul edilen
ödemelerin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde yer alan "Transfer
Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı" hükümlerine göre ayrıca
değerlendirilmesi gerekir.
[1] MALİYET
BEDELİ: Madde 262 – Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin
iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle
bunlara müteferri bilumum giderlerin
toplamını ifade eder.
[2] FATURA NİZAMI:
Madde 231 - (2365 sayılı Kanunun 35'inci maddesiyle değişen madde)
Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:
1. Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile
başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturaları şube ve
kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri
tefriki yapılması mecburidir.
2. Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi
ile doldurulur.
3. Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir.
Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret
edilir.
4. Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya
mezun olanların imzası bulunur.
5. (3239 sayılı Kanunun 20'nci maddesiyle değişen bent)
Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî (5035
Sayılı Kanunun 48/1-b maddesiyle değişen ibare. Geçerlilik:01.01.2004;
Yürürlük:02.01.2004) yedi gün(*) içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde
düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
6.
(3239 sayılı Kanunun 20'nci maddesiyle
eklenen bent) Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura
düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi
dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk,
aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin
istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi
ibraz etmek zorundadır.